Dünya Denklemleri - Ülkemizdeki Başka Sorunlar # 3.Bölüm

Ülkemizdeki başka sorunlar

Önceki bölümlerde bahsettiğimiz sorunlardan başka da Türkiye’nin üç temel sorunumuz daha var. Bunlar önceki bahsettiğimiz meselelere göre daha hafiftir ama önemlidir. Sorunu şöyle benzetebiliriz. Anadolu’da besiciler zapdetmekte zorlandıkları boğaların burunlarını delip halka takarlar. Burun bütün sinirlerin toplandığı ve vücudun hassas bir yeri olduğu için önemlidir. Burnuna halka takılmış boğanın artık yapabileceği fazla bir şey kalmaz. O 3-5 tonluk boğayı beş yaşındaki çocuk zincirinden çekerek istediği yerden götürür.
İşte ülkemizin burnuna böyle üç tane hakla takılmıştır. Bunlar;

Enerji’de dışa bağımlılık


Ülkemiz enerjide %67 oranında Rusya’ya, %19 oranında İran’a bağımlıyız. Bu ülkeler aynı zamanda bu coğrafyadaki rakiplerimiz. Çok rahat hareket edemiyoruz. Mesela biz Rusya ile restleşemeyiz. Eğer restleşirsek bir teknik arıza çıkar bir hafta Endüstri bölgemiz olan Marmara bölgemize doğalgaz gelmeyebilir. Ekonomimiz allak bullak olur. Ülkemizin burnuna takılan halkayı görebiliyor muyuz? Resmi tekrar görecek olursak benim bir rakibim var silahı rakibimden isteyip, sana karşı harp edeceğim bana silah ver diyorum. Trajikomik bir durumdur. Şu anda ülkemiz kaynak çeşitlendirmeye çalışıyor.

Terör (Güneydoğu Meselesi)


Birileri yapılan bu barıştan ve kanın durmasından rahatsızlar. Sebebi Türkiye’nin ayağa kalkmasını engellemektir.

Bu iki sorunun beslediği cari açık

Enerjide dışa bağımlılık ve terörün besleyip büyüttüğü cari açık yani parasal kaybımız.

Türk Boğasının akıbeti

Said Nursi talebeleri ile gezerken bir köpek sürüsüne rastlıyor. Talebelerinden birisi hocam bakar mısınız ne kadar ahenkle oynaşıyorlar diyor.  Hoca efendi şöyle bir baktıktan sonra güler ve der ki “Evlat aralarına kemik at bakalım ne olacak”. İşte bizim o büyük güçlerin arasına kemik atmayı bilmemiz lazım. Yani bugünkü küresel düzenin kurucuları aralarında zaman zaman hırlaşsalar bile ülkemizin ayağa kalkmama konusunda hemfikirler. Çünkü biliyorlar ki bugünkü küresel düzenin kurucuları batı yani Hristiyanlardır. Bu düzene alternatif başka bir düzen kurabilme kabiliyetine ve potansiyeline sahip tek devlet Türkiye’dir. Bu sebeple de kendi aralarında savaşsalar bile Türk Boğasının yani ülkemizin ayağa kalkmamasında hemfikirler.
İşte Türk boğasına yani ülkemizin burnuna takılı enerjide dışa bağımlılık, terör ve ikisinin beslediği cari açık olan üç tane zincir düşünün. Enerji zincirinin bir ucunda İran ve Rusya ellerinde tutmuşlar. Terör zincirinin bir ucunda İngiltere, İsrail, Almanya, Fransa, Amerika ellerinde tutmuşlar. Enerjide dışa bağımlılık ve terörün besleyip büyüttüğü cari açık yani para zincirinin ucunda da Amerika ve İngiltere var. Özetlersek bütün bu büyük güçler bu üç zincirin ucundan tutmuşlar ve bizim ayağa kalkmamamız için bütün güçleri ile çaba gösteriyorlar.

İç Huzur



Türkiye enerjide dışa bağımlılığı Kuzey Irak’la yakın ilişkiler kurarak hemen yanımızdaki bir coğrafyadan kısa bir boru hattı ile kendi topraklarına taşıyarak karşılamak istiyoruz.
Timur’un Liderlik sırları kitabındaki anılarında diyor ki “ İç birliği sağladıktan sonra fetihlere çıktım.” yani evinizde bir düzen ve huzur yoksa sizin dışarıdaki işlerinizde başarılı olmanız mümkün değildir. Bunu iyi bilen güçler bizim içeride iç birliğimizi sağlamamızı hep engellemişlerdir. İçeriden devşirdikleri bir takım isimlerle iç barışı hep provake ettiler. Zaman zaman devletin de yaptığı hatalar da oldu. Bütün bunlar birleşti ve bugünkü Güneydoğu veya benzer sorunlarımız çıktı. Bir zamanlar Cumhurbaşkanının Ermeni hadiseleri ile alakalı yayınlanan mesajı benzer şekilde çözüm sürecini ilişkin yapılan çabaları iç birliği sağlamak üzere ciddi adımlardı. Şöyle bir örnek verirsek; bir kamyon hazır karışmış beton harcı düşünün. Bir kamyon harcın içine 10-15 kürek toprak atın harç zehirlenir ve tutmaz. Bu milletin betonu tutmasın diye harcımıza toprak atıyorlar. Bunu bazen PKK, bazen asala, bazen Alevi diye, bazen Sünni diye atıyorlar. Bizim ne yapıp edip iç birliğimizi sağlamamız gerekiyor.

Anlatılan bir efsane Yalanı


10 Ocak 1949 Yeni Sabah Gazete Manşeti
Şehir efsanesi gibi anlatılan bir hikaye vardır. O hikayeye aşağıdaki gazete kupürüyle son verelim. Söylenen şey şudur. “Japonyayı atom bombası yedi, Almanya’da taş taş üstünde kalmadı. Bu iki ülke büyüdü de Türkiye neden büyümedi ”yukarıdaki gazetenin daire içindeki haberde “Batı Almanya Avrupa’nın, Japonya da Uzakdoğu’nun atölyesi haline getirilecek” diye taaa 1949'da yayınlanan  gazetesi. Almanya’nın ve Japonya’nın birer endüstri ülkesi haline gelmeleri daha 1949’da Amerika’da karara bağlanmıştır. Yani Almanya ve Japonya’nın çalışkanlığı veya arzusu ile yaptığı bir şey değilmiş.
Dünya dengesi açısından önemli bir yerde bulunan ülkelerin sadece kendi tercihleri doğrultusunda yaşaması mümkün değildir. Amerika’yı kutlamak gerekir. 1949’da böyle bir karar alır, peki bugün Almanya ve Japonya birer endüstri ülkesi mi? Evet. İşte büyük devlet, büyük güç böyle olmalıdır. Bu isabetli kararından dolayı Amerika’yı tebrik etmek gerek. Aynı zamanda da bundan bizim ders çıkarmamız lazım. Bir örnek verirsek, Wikileaks belgeleri ile bir şey ortaya çıkmıştır. Amerika Bursa’daki bir çelik şirketimizi korumaya almış. Ülkemizin ve şirketin bundan haberi yok. Sebebi ise bu şirkete bir sıkıntı gelirse dünya tedarik zinciri sıkıntı girer diye önlem almışlar.
Siz ben büyük gücüm diyorsanız belli kritik alanlarda ya da zamanlarda kritik hatalar yaparsanız büyüklüğünüz kalmaz. Küresel sistem de çöker, sizin büyüklüğünüz de çöker. Hatalı kararlar alma lüksünüz olamaz. Örnek verirsek, Rusya soğuk savaş yıllarında kendisine bağlı küçük ülkelere kabiliyetlerine göre görev dağılımı yapmıştı. Bu görev dağılımda Bulgarların payına düşen görev Batıya ait her türlü değerli evrakın taklidinin üretilmesiydi. Bulgarlar genetik olarak potansiyel itibariyle kriminal mevzularda uzmandır. Mesela zehir konusunda çok uzmandır. Çayınıza üç damla zehir koyarlar. O zehir kalbe üç ay sonra geliyor. Ruslar da bunu iyi bildikleri için Bulgarlara verdikleri görev batıya ait her türlü evrakın taklidinin üretilmesiydi. Bunlar Pasaport, hisse senetleri, paralar soğuk savaş yıllarında bütün tezgâhlar hem Rus gizli servisinin hem de Bulgar devletinin bizzat himayesi ve gözetimi altında Batıya ait her türlü değerli evrakın taklidini üretmişlerdir. Rusya dağılıp Bulgaristan’da kendi halinde kalınca buradaki tezgâhlar mafyanın eline geçmiştir. Şimdi bu tezgâhlarda Euro basılıyor. Avrupa polis teşkilatının kayıtlarındaki açıklamada “Bulgaristan’da üretilen Euro’lar o kadar kaliteli ki bankalarımız dahi ayırt edemiyor. Eğer şüphe üzerine Merkez bankası kayıtları ile karşılaştırırsak ancak anlayabiliyoruz sahte olduğunu ”  ifadesinde bulunmuşlardır.
Amerika’da Japon ve Almanların genetik kabiliyetlerini, beşeri potansiyellerini gayet iyi görmüş 1949’da bunların endüstri ülkesi haline getirilmesi kararını almışlardır. Bugün de bu ülkeler birer endüstri ülkesidir.

DİĞER BÖLÜMLER

Yorum Gönder

xxxxxx