Bilgi Kültür ve Medeniyet
Papanın çatısından çıkan siyah duman ve beyaz dumanı herkes bilir ya da duymuştur. Musayyiplik nedir desek kaç kişi biliyor. İki kişi birbiri ile musayyip oluyor. İlan ediliyor. Bunu herkes biliyor. Artık birbirlerinden sorumlu oluyorlar. Birinin başına bir şey geldiğinde diğer kişiye hesap soruyorlar. Musayyiplik anadoluyu ayakta tutan bir müessesedir. Şimdi alevi yurtdaşlarımız sahip çıkıyorlar. Alevi gençlerine sorsak senin musayyibin varmı desek onlardan da gitmeye başladı bu kültür.
Bilgi Kültür ve Medeniyet
Bilgi Kültür ve Medeniyet
Bize sihiri, büyüyü, vampir, kurt adamları öğrettiler. Daha da kötüsü bu adamlar artık İstanbul’un bazı semtlerinde Cadılar Bayramını kutluyorlar. Türkiye de 40 yaşının altındaki kime sorsanız cadılar bayramını bilirler. Regaip Kandili ile Miraç Kandili arasındaki farkı biliyor musun diye sorsan bilmezler.
Yazının başından beri söylemeye çalıştığımız şey Cadılar bayramını bilmenin bir zararı yok. Zarar o kaba Cadılar Bayramı girdiğinde bizdeki başka bir bayramlarımızı, iyi niteliklerimizi, bütün bizi biz yapan güzellikleri kaybediyoruz. Böyle bir devleti işgal etmene gerek kalmıyor. Zaten onlar senin kültürünle yetiştiğinden zaten senin vatandaşın.
Cadılar bayramını kutlayan tipler ise bizlerin üretmesinden de çok rahatsızlar. Hemen o sektörden dışlarlar. Biz üretmeyelim ve dünyaya satmayalım diye bir taraftan da bize konzervatif adamlar üretiyorlar. Eskiyi sıkı sıkıya tutan, tam onu reforme edip güne uyarlamaya çalışınca da hain damgası ile tepkilere maruz kalıyorsun. Bu konzervatif tipte adamlar da şu iğrenç laflara da atasözü diyorlar.
- Baldız baldan tatlıdır.
- Bal tutan parmağını yalar. (Beklide eskiden kötü anlamda söyleniyordu. Şimdiki kelimesi malum)
- Bayram değil, seyran değil eniştem beni niye öptü.
- Köprüyü geçene kadar ayıya dayı de.
Böyle Ata mı olur? Böyle söz mü olur? Böyle kültür mü olur? Bunları atın çöpe. Yine bu tip adamlar iğrenç türküler çıkarıyorlar. İçinde 14’lük kızlardan bahsediliyor türkülerde. “ dam üstünde un eler vs…..” İnanın Amerika’da bu türküyü söylemeye kaldın pedofil’den (çocuk sapıklığı) hapse girersiniz. Bir şiir, türkü gibi şeyleri söyleyerek 14 yaşındaki kızlarla ilgili pornografik şeyler anlatılmaz, söylenmez. Ama onu ön plana çıkarıyorlar. Bizlerde bu konzervatif türküyü dinlediğimizde arada kaynadı gitti Neşet Ertaş. 14 yaşındaki kızlara sapık söylenen türküyü türkü zannettiğimiz için.
Medeniyet
Yabancı kültürler bir bir gelince yerine
- Bizdeki kültürümüzü çöpe atmıştı,
- Reflekslerimizi bozmuştu,
- Hafızamızı sıfırlamıştı,
- Yerine yenisini üretmemizi engellemişti.
İşte bunların toplamında Medeniyet olmamızı bozuyor. Medeniyeti inşa etmek olmak üç aşamalıdır. Önce bilgi oluşur, sonra bilgi kültüre dönüşür, kültürden de medeniyet olur.
Selvi Ağacı
Selvi ağaçlarını örnek olarak verebiliriz. Mezarlık ağacı diye bilinir. Bütün mezarlıklarda vardır. Selvi ağacı o kadar önemli bir ağaç ki Çok faydalıdır, Anti bakteriyel Özelliği vardır, Mezarlıklardaki bir sürü hastalığı engeller, Mezarlıkların güzel kokmasını sağlar. Bu rasyonel tarafıdır.
Bu ağaçları kaç bin yıldır ekiyoruz. Bu saydığımız bilgiler kimya icat edildikten sonra 1940-50’lerde kaydedilmiş bilgiler. Bu bilgileri 2000 senedir nereden biliyorduk da mezarlıklarımıza ağaç dikiyorduk. Kadim bilgi böyle bir şeydir. Bir bilgi bir sürü kaynaktan (deney, tecrübe, kadim bir mirastan, din kaynaklı) gelebilir. O bilgiler yoğrulur. Mezarlıklara dikilmesi gerektiğine karar verilir ve dikilir. Sonra bu bilgi kültürleştirilir. Aynı zamanda deriz ki?
- Selvi ağacı tek başına dimdik durur Elif gibidir.
- Rüzgârda yan yana sallandıkları zaman eğilirler.
- Rüzgârda Selvi ağaçlarının çok olduğu yerde iyi bir rüzgâr varsa huuu derler.
Birleştir bunların hepsini koy mezarlığa. Bu bilgi ne oldu kültüre dönüştü. Ne dedik. “ Mezarlıklara Selvi ekilir.” kültürü. Kültür uzun zaman yapılınca bu kültür medeniyet oluyor. Nasıl medeniyet oluyor. Selvi ağaçları ile ilgili türküler var. “ Ey Selvilerin altında yatan yârim” dediğin zaman anlıyorsun bir ölüden bahsettiğini. İşte Medeniyet başladı. Sonra bir bakıyorsun o Selvi ağacı halılarında desen olarak karşına çıkıyor. O Selvi ağacı yaptığın vazolarda çini eserlerinde desen karşına çıkıyor. Bir bakıyorsun armalara giriyor. İşte bu da senin Medeniyetin oluyor. Hatta 500-1000 sene önce bir kitabe bulduk diyelim. Orda Selvi ağacı desenini gördüğümüzde neye tekabül ettiğini yani mezarlık olduğunu anlayabiliyoruz. Medeniyet böyle bir şeydir.
Ama kültür emperyalizmi gelip burayı kesiyor. Yerine kendi adamını koyuyor. Ondan sonra da sen bilgiyi üretemiyorsun. Bilgi üretemeyince kültürleştiremiyoruz sonrasında da Medeniyet oluşmuyor.
Devlet Desteği Kavramı
Hep bu bilgiler dışardan mı geliyor? İçerden de geliyor. Bir laf vardır. Özellikle kültürel üretimle ilgili. “ Devlet Desteği ” diye saçma sapan bir şey öğretmişler insanlara. Bakın devlet sanata destek olmaz. Devlet üretimlere destek olmaz. Bunların hepsi sivil becerilerdir. Devlet nedir dünyanın her yerinde ve tarihin her döneminde devlet dediğin organizma sanatsal ve kültürel üretimin önünde engeldir. Başarı dediğimiz şey devlete rağmen olur. Hayattaki hiçbir sanatsal başarı, insanlık tarihindeki hiçbir sanatsal üretim devlet eliyle olmamıştır. Sen o şeyi üretirsin, devlete rağmen başarırsın. Devlet alır onu kullanır. Devletleştirir, millileştirir. Ama sana ürettirmez. Bir örnek verelim. Osmanlı Kanuni döneminde bir kanun Mezarlıklardaki mezar duvarlarının boyları ile ilgili bir kanundur. Kanun der ki “ Osmanlı tebaasındaki bir mezarlığın etrafındaki duvarın yüksekliği 9 yaşındaki erkek çocuğun boyu kadar olacak der.
Batı bize ne öğretmiş Osmanlı da o zaman bile standart yokmuş dediğinizi duyar gibiyim. Osmanlı da ölçü mü yok ne kadar düzensiz gibi geliyor değil mi? Böyle bakarsak standart ve düzen problemi olan insanlar gibi algılıyoruz. Biz ne deriz Batıda her şey standarttır. Bir cıvatayı Rusya’dan al Japonya ya git o vidayı takarsın. Ama mesele o değilmiş ki? Bakın şimdi kültüre, medeniyete. Erkek çocuğu 9 yaşında ortalama akıl baliğ olma dönemi. Derki kanun Dokuz yaşına gelmeden önce (akıl baliğ olmadan önce ) ölüleri görmesin, psikolojisi bozulmasın. Ama akıl baliğ olduktan sonra artık ölüyü görmeye başlasın. Hayatını ona göre planlasın. İkincisi bunu metre ile söylememesinin sebebi diyor ki! Ben cihan imparatoruyum. Orta Doğuda erkek çocuğun boyu 40 cm ise balkanlardaki erkek çocuk 1.70 cm hangisine göre metre yazılamayacağı için. Ama 9 yaşındaki erkek çocuk dediğinde herkes kendi çocukların boyuna göre duvar boyu yapmış oluyor. İşte Medeniyet işte kültür budur.
Medeniyet Hapishanesi
Sonrada bize Muhasır Medeniyet-Çağdaşlık diye uydurulmuş bir Medeniyet Hapishanesi kurdular. Bugün bize Çağdaş Batı diye anlatılan şey Kültür Emperyalizm hapishanesidir. O hapishanenin içinde anlattığımız yöntemlerle sokarlar. Sonrada derler ki hapishanede bir şeye mi sevinmek istiyorsun bizim belirlediğimiz şeye sevineceksin. Bu dönem bu komik buna gül derler. Müzik mi dinleyeceksin bu dönem bunları dinle. Ağlamak mı istiyorsun al sana Holokost var. Ölene kadar ağla Yahudilere sana kimse bir şey demez. Ama Mısır’a ağlamaya kalkarsan “ ne yapıyorsun sen gerici misin? “ damgasını yersin. Bir hapishane kurmuş. Sınırları çizilmiş, hatları belli, Neye üzüleyeceğin, neye sevineceğin, ne yemek yiyeceğin, ne kıyafet giyeceğin, nasıl yürüyeceğin gibi her şey belirlenmiş bir hapishane. Bu hapishanenin içinde yaşayanlarda diyorlar ki ben özgürüm. Yemin ederim özgür falan değilsin. Sana bu hapishanede şıklar sunmuşlar. Şıklar arasından yaptığın tercihlere özgürlük diyorsun. Adamlar sana üç tane şık sunmuşlar bir dördüncüsü yok. Bir araba yarışı oyunu düşünün araba seçenekleri sunuyorlar. Ama sen bunların dışındaki bir arabayı seçemiyorsun. Yani sana sundukları arasından seçmek zorundasın. Bizde diyorsuz ki gel kendi seçeneğini üret. Araba seçiyorsan sen seçimin olsun da yavaş gitsin sonra tecrübe eder hızlandırırsın ama senin seçtiğin araba olsun. Direksiyonunu istediğin yere koy, vitessiz yap. Medeniyetin de kültüründe nasıl rahat ediyorsan öyle yap. Buna ait alt yapın var. Buna ait medeniyetin üstünde duruyorsun.
Duyunu Umumiye
Ağustos 1854’de bu ülkelerde Duyunu Umumiye adında bir şey kurulmuş. Anlamı Umumiye Genele ait Duyun Borç demek. Yani genel borç demektir. Bir kurumu yabancılar yönetmekteydi. Bugün ki IMF’ye benziyor. Osmanlıya diyorlar ki beşikteki çocuğu bile borçlandırdıklarını belirtmişler. Bunun borçlarını 1951’e kadar ödedik. Hatta son taksidini Rahmetli Özal ödemişti. Bizim o zamanki borcumuz 2 Milyon altından daha azdı. O zamanki kültür emperyalizme maruz kalmış (jön türkler vb. ) “ İngiltere gibi ülkelerden borç almalıyız ” gibi arzuları vardı. Bu Jöntürkler Duyunu Umumiye kurulduğunda sevinmişlerdir. Garibanlık yapıyorlardı. Şimdide aynı şey oluyor. Şimdiki Kültür Emperyalizme maruz kalmış ekonomistler IMF’ye borcun bitmesine “Çok ta iyi olmadı. Biz dünyaya kapımızı kapatmış gibi olduk” diyorlar.
Sonuç
Biz gerçekten sıra dışı bir ülkede yaşıyoruz. Başka ülkelerde fakirler ayaklanır. Bizde zenginler ayaklanıyor. Bizde sosyalist devrimleri, darbeleri zenginler finanse eder. Dolayısıyla bir parça insanlar ideolojilerden sıyrılıp şöyle bir geri yaslansalar bakınca birçok şeyi görme fırsatı görecekler. Hayat sakindir. Bize facebook’un twitter’in 140 karakterlik hızda birşeyler yaşamaya çalışmayalım. Bunlardan gelen aşk ’tanda, arkadaş ’tanda evlilikten de dost ’tanda hayır gelmez.
Son bir uyarı yıllardır annelere-babalara evlatlarınızın arkadaşlarını takip edin diyorlardı ya. Bakınız yeni arkadaş facebook ve twitter’dır. Çocuklarınızın kalbini kırmadan, onları rencide etmeden, tahrik etmeden facebooktaki arkadaş listelerini takip edin. Aklınıza hayalinize gelmeyecek alışkanlıkları yaşları 13-14 olan çocuklara facebook’tan öğretiyorlar. Anneler-Babalar bu konuda lüften dikkatli olalım.
Makalemizi sabırla okuduğunuz için teşekkür ederim.Kaynak : Bu yazı dizisi Erem Şentürk'ün katıldığı televizyon programındaki konuşmalarından alıntıları içermektedir.
BİRİNCİ BÖLÜMÜ OKUYUNUZ...
İKİNCİ BÖLÜMÜ OKUYUNUZ...
ÜÇÜNCÜ BÖLÜMÜ OKUYUNUZ...
DÖRDÜNCÜ BÖLÜMÜ OKUYUNUZ...
Yorum Gönder