10"Hira dağının çocuklarını alıp Olympos Dağının çocukları yapmaya çalışıyorlar."
Giriş
Kültür Emperyalizmi olmasaydı yozlaşma olmazdı, yozlaşma olmasaydı tezgâh kuramazlardı. Yani kendi kültüründe yozlaşmamış bir milletin üzerinde oyunlar oynayamazsın, tezgâh kuramazsın, sömüremezsin hiçbir şey yapamazsınız. Cemil Meriç’in bir lafı var. “ Kılıçla yapamadıklarını yalanla yaptılar. “ der.
Batı iletişim araçları ile bütün kültürümüzü alt-üst ediyor. Her şeyin sel gibi üstünden geçiyorlar. Her şeyi unutturup yerlerine yenisini yani kendi istediklerini koyuyorlar.
Birde Kültür Emperyalizmi diyorsak zaten Kültür Emperyalizmine maruz kalmışız demektir. Hala onların jargonu ile konuşuyoruz. Çünkü insan bildiği kelimeler kadar konuşur. İnsan bildiği kelimelerle düşünür. Kültür Emperyalizmi yerine Kültürel Yozlaşma dersek daha doğru bir kelime olur.
Kültürel Yozlaşmada Tek Tip İnsan Modeli
Hilesi ise şudur. Ben sana seçim özgürlüğü veriyorum” der. Ama sadece belirledikleri aynılar arasındakilerden seçim özgürlüğü sunar. Bunun dışında seçim şansı yoktur. Seçimler ise onların ürettikleri arasındandır. Bunun adına da TREND diyorlar.
Ama asıl amaçları Giyim den görünüşten daha öte duyguları düşünceleri ile birbirlerine benzeyen kişiler oluşturmak. Peki bu işi neden yapıyorlar. Amaçları nedir. Bir Koreli, bir İstanbul'lu bir Paris’li çocuk aynı düşünüyorsa ne kazanırlar.
[caption id="" align="alignnone" width="599"] Birbirine Benzeyen İnsanlar[/caption]- Birbirine benzeyen insanlar olursa Rahatça mal satarsın,
- Birbirine benzeyen insanlar olursa Rahatça işgal edersin.
- Birbirine benzeyen insanlar olursa bilirsin onun duygusunu düşüncesini, reflekslerini, neye hoşlanacağını neye üzüleceğini, neyden eğleneceğini, neyden korkacağını, neyi arzulayacağını hepsini bildiğin hatta daha ötesi insanları sen programladığı için onları kolayca işgal edmiş olursun.
Bununla ilgili bir örnek verelim. İstanbul’da bir genç “ Ağaçları kesiyorlar”, “AVM yapacaklarmış”, “Yeşil elden gitti” olarak düşünüyor. O gence sorsak beni kimse buraya getirmedi der. Tabi bu işi en masum yapan için geçerlidir bu durum. Peki bu gence bunun bir tezgah olduğunu söylediğinde “ne münasebet ben evde oturuyordum, gidip buna destek olmalıyım diye düşündüm ve kalktım gittim eyleme” der. İşte tam mesele de buradadır zaten. Çünkü emperyalistler önceden argümanları ile (tv, dizi, müzik vs. daha sonra bu konuya tekrar geleceğiz.) seni programlamışlardı o genç farkında değil. İşte aynı düşüncedeki formatlanmış insanları bu şekilde kolaylıkla yönetebiliyorlar. Ancak diğer taraftan da Haklımız rehavet halindeydi. Allah Razı olsun bu tezgâhı kuranlardan Gezi Olayları Türkiye’yi aşılamıştır.
Enstrümanları
Ne demiştik birbirine benzeyen insanlar olunca kolayca mal satılır, yönetilir, işgal edilebilir. Hatta daha da kötüsü bir Alman Felsefecisinin söylediği “Kültür Emperyalizmine maruz kalmış bir ülkeyi işgal etmeye gerek yok. Zaten işgal altındadır.” demiştir. Asker göndermene gerek yok artık. Peki bunu neyle yapıyorlar. Yani enstrümanları nelerdir. Kültür emperyalizmin iki tip enstrümanı vardır. Biri konvansiyonel (kitle imha ), diğeri keskin nişancı’dır.
1. Konvansiyonel Kitle imha Silahı
Konvansiyonel kitle imha silahları ile anında topyekün saldırabilirler. Bu argümanlar Filmler, Müzikler, Klipler, Romanlar, Moda, Diziler bunların hepsi konvansiyonel kitle imha silahıdır. Bu silahlarla;
- Senin dima’nı imha eder.
- Senin düşünce dünyanı bozarlar,
- Senin düşünce dünyanı çürütürler,
2. Kesin Nişancılar
Bunlar ise Sanatçılar, köşe yazarları, sözüm ona aydınlar ise nokta atışı yaparlar. Kendi bir şekilde parlatılmıştır.
Tüm bunlara baktığımızda adamlar topyekûn saldırıyorlar. Üzerimizden sel gibi geçiyorlar.
Kavramlardaki Tanımlar
Şöyle bir soru sorulabilir. Ne olur ki geçsinler. Ölmüyorum, yaralanmıyorum. Mutluyum diyebilirsiniz.
Ama insanların kafasındaki tarifler değişmiştir. Kavramlar bozulmuştur, bir sürü gencin kafasında terörist’in tarifi yanlış, özgürlüğün tarifi’de yanlış. Mesela “Ben metroda sevişirim bana karışmayın” demeyi özgürlük olduğu zannediliyor. Yine kültür emperyalizmine maruz kalan bir genç “bana kimse karışmasın” ama özgürlük bu değildir ki.
Şeytanın Hilesi
Şeytanın bir hilesi vardır. İşte bunlarda aynı hileyi yapıyorlar. Şeytanın en büyük hilesi Muhittin Arabi’den öğrendik. Şeytanın bize ne inandırırdı. Şeytanın sadece günahla (hırsızlık, yalan söyleme, zina yapma, içki vs. gibi kişisel şeylerle ) ilgilenen bir şey olduğunu, şeytanın kafayı buna taktığını zannediyoruz. Bu sebeple de bütün defanslarımız o yönde, bütün kalkanlarımız o yönde, bütün tedbirlerimizde o yöndedir. Halbuki şeytan bizi tersten vuruyor. Şeytanın asıl amacı günah değildir. Asıl derdi senin İtikadını, İmanını bozmaktır. Tabi ki bu örnek yanlış anlaşılmasın mesele önceliği açısından algılamak gerekir.
Argümanları Tehdit edilirse
İşte kültür emperyalizmi de bu yöntemi yapmaktadır. Bu emperyalizm gelince bana öğrettiği, ezberlettiği medeniyetlik, çağdaşlık tanımları altında yatan gizli zarar toplumun veya ülkenin kendi kültürünü üretmesini engellemesidir. Bu konuda da çok keskin ve vahşidirler. Bir örnek verirsek; Merhum Turgut Özal Türk filmlerinden kurumlar vergisi ve KDV’yi kaldırmak istedi. Yani %38’lik bir oran almayalım dedi. Yani % 50’ye yakın bir para sinema sektörüne gidecek. Bunu da Türk sinemasını geliştirmek için, Türkiye kendi sinemasını üretsin, hatta kendi sinemasını ihraç etsin diye yapmıştı. Ancak hemen kanunu geri çekmek zorunda kaldılar. Hükumet sırf bu kanun için Bakanlar Kurulu toplanmıştı. Bir sene dayanamadılar. Tekstil’le (tekstil kotası) tehdit ettiler, IMF ile tehdit ettiler. Kredi kuruluşları bu kanun açıklandı, ertesi gün Türkiye’nin notunu düşürdü. Hem de hiç adetleri değil dönem ortasında. Bu sebeple Kültür emperyalizmi argümanlarına tehdit algıladıkları anda şiddetle karşı çıkarlar.
Senin Üretimini Durdurmak isterler
Bir taraftan seni kandırıyor. Asıl derdinin sana bir şey ezberletmek olduğunu gösteriyor. Ama asıl büyük hedefi senin üretimini durdurmaktır. Çünkü milli kültür dediğimiz şey sürekli eskiye sahip çıkmak değildir ki. Kültür bir taraftan da üretilen bir şeydir. Bir toplumun üretimini durdurursan asıl o zaman öldürmüş olursun. Eskiye ne kadar sahip çıkabilirsin ki 30 sene daha dersin. Ondan sonra bahsettiğin şeyden kimse anlamayacak. İşte asıl dert toplumun yani senin yeni bir şey üretmeni engellemek. Bütün problem budur. Bu kısım çok önemlidir. Bu kısmı anladığımız zaman Kültür emperyalizmini çözmüş oluyoruz. Yani sen yeni bir gelenek, yeni bir forklör, yeni bir oyun, yeni bir senaryo, yeni bir kitap, yeni bir türkü, yeni bir şiir yeni yeni kültür yani kendine ait bir şey yapmanı engelliyorlar. Ve ne yazık ki yerine kendi argümanlarıyla o adamlarınkini ezberliyorsun. Onun yerine o adamın sattığı şeyleri satın alıyorsun ve ne yazık ki satın alırken de kendini iyi hissediyorsun.
Devamı 2. Bölüm'de...Kaynak : Bu yazı dizisi Erem Şentürk'ün katıldığı televizyon programındaki konuşmalarından alıntıları içermektedir.
Yorum Gönder